Vinil müzik
Çocukluk anılarıma göre evimiz her zaman müzikle doluydu. Buna kasete kaydedilmiş peri masalları, Modern Talking, ABBA, Antonov da dahildi; o yıllarda popüler olan her şey. Şimdi bile ayaklarım “Sen Benim Kalbimsin, Sen Benim Ruhumsun” şarkısıyla dans etmeye başlıyor.
Vinil müzik hiçbir dijital kaynakla karşılaştırılamaz. Bana ilham veriyor, keyif veriyor, günlük rutinimden tamamen uzaklaşmama ve zorlu bir günün ardından rahatlamama yardımcı oluyor.
Misafirlerime plak çalmayı seviyorum ve bazen onlarla ilgili ilginç bir şeyler paylaşabiliyorum. Aslında plak çalmak benim için tam bir ritüel; çantadan bir vinil çıkarmak, tozu üflemek, vinili kayıt cihazına koymak, iğneyi yaklaştırmak ve müzik çalma büyüsü başlamak anlamına geliyor.
Vinil plakları dinledikçe müziği farklı algılamaya başlıyorsunuz. Şarkılara tıklamıyorsunuz, nakarata atlamayın. Kaydı çalıyorsunuz ve dinliyorsunuz. Albümün ayrılmaz bir parça olduğu ve şarkıların sırasının ve tasarımın da aynı derecede önemli olduğu kapak kısmına da bakabilirsiniz.
Birkaç yıldır oluşturduğum büyük bir plak koleksiyonum var ve onu yenilemeye devam ediyorum. Bazıları sadece caz plaklarını ya da 1972'nin progresif rock plaklarını topluyor. Buna müzik diyorlar, geri kalanı ise öyle yapmıyor. Bu benimle ilgili değil. Koleksiyonumda çok çeşitli türler yer alıyor: caz, country, klasik müzik, film müzikleri ve çağdaş müzik. Gerçek başyapıtlar yaratan en sevdiğim besteciler: Max Richter, Hans Zimmer ve Johann Johansson.